İki polis memuru tarafından bir bahane ile alınıp Abdullah ÇATLI’ya teslim edildiği iddiası da oldukça vahimdir, düşündürücüdür. Ortağı olduğu banka vasıtasıyla veya başka şekillerde kara para aklama işlerine, uyuşturucu kaçakçılığına, haraç almaya, kumarhane işletmeye oldukça müsait bir yapıdadır. Turgay Maraşlı’nın Abdullah Çatlı’nın ortağı olduğu Baysa isimli Şirkette Botaştan alınan ihale işlerinde çalıştığı, gerek kendi ifadesi, gerekse Mehmet Baydar ve Hadi Özcan’ın ifadeleriyle sabit olup yine Turgay Maraşlının Haluk Kırcıyı Çatlı’nın sahibi olduğu Sultan Tekstil şirketinden tanıdığı, kendi ifadesinde yer almaktadır. Şüpheli Doğu PERİNÇEK ve grubunun Natoya karşı eylem ve söylemlerinden, ayrıca şüpheli Hayati ÖZCAN'm ajandasında bulunan Doğu PERİNÇEK'in konuşma notlarından alınan "Türkiye Erken seçimle bir çıkış noktasına gelmiştir. Milli hükümet kurulacaktır. Türkiye de Provokasyonlar yapılacaktır buna direnecek bir hükümet şarttır". Binbaşı Yaşar Erian, Kr.Plt.Tuğrul Sezginler ve Tek.Kd.Bşçvş Emin Öner’in şehit olması üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığınca soruşturma yapılmış, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kaza Kırım ve Uçuş Emniyet Kurulunca hazırlanan müşterek kanaat raporunda özetle; “Meteorolojik raporun tahlilinde buzlanmanın yerden itibaren başladığı ve uçağın kalkıştan düşüşüne kadar uçtuğu irtifalarda en yoğun olduğunun tesbit edildiği, pilotlarca meteorolojik raporun uçuştan önce detaylı olarak incelenmediği, buzlanmanın beklenildiği durumlarda buz önleyici sistemlerin önceden devreye sokulması gerekirken muhtemelen kalkışta uçakta motor buzlanmasını önleyen ancak güç düşüklüğüne neden olan buz önleyici sistemin devreye sokulmadığı, bu nedenle uçuşta motorlardaki sarsıntı başlayınca sarsıntının teşhisinde zaman kaybedip sistemleri daha sonra devreye soktukları ve uçuşun devamı süresince buzlanmanın en yoğun olduğu irtifalarda uçmaları nedeniyle buz önleyici sistemin yetersiz kaldığı, pervane, özellikle motor buzlanmasına mani olunamadığı, motorlardaki sarsıntının giterilmesinin pilotlarda paniğe yol açmış olabileceği, bu nedenle Esenboğa aletli iniş sistemi (ILS) hattına yaklaşmalarına ve vektör edilmelerine rağmen Cours’a oturamayışları ve Esenboğa’nın ısrarlı arayışlarına karşı cevap vermeyişleri pilotlarda muhtemelen his yanılgısının başladığı, ayrıca buzlanmanın beklenilenden çok daha kuvvetli olması, pilotların uçuş öncesi ve uçuşun başlangıcında kendilerini meteorolojik verilere ve IFR uçuşa tam olarak oryante edememiş olmaları, pilotların eğitimlerine, tecrübelerine ve uçağın teknik donanımına aşırı güvenerek yeterince aktif davranmamış olmaları kazayı hazırlayan önemli faktör olarak değerlendirilmiş” Soruşturma sonucunda bu rapor üzerine olayın sabotaj olmadığı kanısına varılarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin tüm yasadışı oluşum ve terör örgütlerine karşı verdiği kararlı mücadele tüm dünya tarafından bilinmektedir. Şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ liderliğindeki Ergenekon Terör Örgütünün hücre yapılanmasının, halkı kin ve düşmanlığa tahrik yönündeki propagandalan öylesine etkili olmuş olacak ki,Kayseri ilinde yaşayan bir vatandaşın bulunduklan bölgede ki Kürt kökenli vatandaşlarla yaşadığı hitbet casino sorunu adli merciler ya da güvenlik güçlerine bildirmek yerine İstanbul'da bulunan Mehmet Fikri KARADAG'a bildirerek yardımını talep ettiği, diğer taraftan yine üst komşusu ile sorun yaşayan başka bir vatandaşın yaşadığı problemi resmi mercilere intikal ettirmek yerine Mehmet Fikri KARADAG'a bildirerek yardımını talep ettiği telefon görüşmeleri içeriğinden anlaşılmaktadır. Ergenekon Terör Örgütü de bu hususun öneminin farkındadır ve bu noktada bir çok akademik çalışma yapmıştır. Denilerek muhtemelen bu daireye bazı istisnaların getirildiği, KONTROL DAİRESİ'nin varlığından Ergenekon Örgütü Başkanı/Komutanından başkaca hiç kimsenin bilgisi olmaması kesin bir gerekliliktir. ERGENEKON TÜRK'ÜN MİLLİ DURUŞUDUR. Milli İstihbarat Teşkilatında, istihbarat elemanı olarak çalışan Tarık ÜMİT’in, bağlı olduğu Mehmet EYMÜR tarafından yapılan araştırmalar ile Seyit Ahmet ALTINTAŞ isimli Jandarma İstihbarat görevlisi Astsubayın yaptığı araştırmalarda, Tarık ÜMİT’in en son yaptığı telefon görüşmesi tespit edilmiş ve bu son görüşmenin Avşar KEDEROĞLU adına kayıtlı cep telefonu ile yapıldığı belirlenmiştir.
Şüpheli Doğu PERİNÇEK'in parti içi gizli söylemlerinde ve telefon görüşmelerinde, Milli kuvvetler olarak nitelediği ve Millet Ordu işbirliğiyle yapılacak darbe planlarından söz ettiği anlaşılmıştır. Veli KÜÇÜK, İlhan SELÇUK, Doğu PERİNÇEK, (Zafer kod) Muzaffer TEKİN, Paşa (kod) M. Fikri KARADAĞ, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Sevgi ERENEROL, Erkut ERSOY, Habip Ümit SAYIN, Hayrettin ERTEKİN, Güler KÖMÜRCÜ, Hikmet ÇİÇEK'in doğrudan askeri şahıslarla irtibatlarının bulunduğu ve askeri yapılanma içinde görevli bulunduklan anlaşılmaktadır. B kanal var. Burda da Doğu Perinçek kanalı ile bizim Tuncay Özkan kanalı var. Ferid abi toplantı başlamıştı ben söyledim" dediği, FERİT'in "Tamam bi şey yapı ver toplantı bitince kimler var dedin Kemal Alemdaroğlu" dediği, YUSUF'un "Kemal Alemdaroğlu Er.. Şüpheli Sevgi ERENEROL'dan bahsegel 778 elde edilen fotoğraflar incelendiğinde; Şüpheli Sevgi ERENEROL'un sık sık Türk Ortadoks kilisesinde toplantılar düzenlediği, bu toplantılara, şüpheliler Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Mehmet Fikri KARADAĞ, soruşturma sırasında ölen Kuddusi OKKIR, İsmail EKSİK, Kemal KERİNÇSİZ, Oktay YILDIRIM, Emin GÜRSES ve Semih Tufan GÜLALTAY'm katıldıkları tespit edilmiştir.
Denilmiş olup soruşturma kapsamında yakalanan Fikret EMEK in özel kuvvetlerden emekli olduğu evinde KANAS suikast silahından C3 plastik patlayıcılara kadar silah ve sabotaj malzemesi olarak kullanılan geciktiricili fünye den saniyeli fitile kadar birçok silah ve dokümanın bulunduğu anlaşılmaktadır. Jandarma Başçavuş Ahmet ALTINTAŞ’dan görüşme sebebini öğrenmeleri üzerine, kendileri hakkında araştırma ve soruşturma yapamayacağını ifade etmişlerdir. Bu konuda Komisyonumuza 24.12.1996 tarihinde ifade veren ANAP Genel Başkanı Sn. Diğer yandan Hurşit Han 20.9.1996 tarihinde İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde eroin kullandığını da ifade etmektedir. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlatılan 09.01.1997 tarihli raporda; M.Ali Yaprak’ın kaçırılmasına ilişkin yürütülen soruşturmada Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/6503 Hazırlık, 1996/284 sayılı Daimi Arama ve Takipsizlik Kararı ile 15.11.1996 tarihinde karar verildiği anlaşılmış, 5.12.1996 tarihinde dosya Adalet Bakanlığı’nca yeniden ele aldırtılarak Hazırlıktaki aynı sayı ile koğuşturmanın sürdürülmesinin sağlanmış olduğu belirtilmiştir. Anılan Başbakanlık Teftiş kurulu Raporunda; “Gaziantep Cumhuriyet Savcılığının bu Takipsizlik Kararı; soruşturmalar sırasında Müfit SAMENT’e ait parmak izi ekspertiz raporunun dikkate alınmamış olması, Turgay MARAŞLI’nın annesi Zekiye MARAŞLI’nın 30.05.1996 tarihli ifadesinde olayın vukuu bulduğu günlere rastlayan tarihlerde evlerinde kalan oğlunun arkadaşı Haluk isimli şahısla ilgili söyledikleri hakkındaki araştırmanın, Emniyet ve Cumhuriyet Başsavcılığında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan talimatlar da dahil olmak üzere iyi yapılmamış olması, müştekinin sanıklarla yüzleştirilmesinin yapılmaması nedeniyle, Adalet Bakanlığınca 5.12.1996 tarihinde yeniden ele aldırtılarak Hazırlıktaki aynı sayı ile koğuşturmanın sürdürülmesi sağlanmıştır.
Kendisinin, olay sonrası, oğlu Alparslan ARSLAN'ın yakın arkadaşı olan Teoman EKŞİOĞLU ile telefonla görüştüğünü, daha önceden kendisinin de Alparslan ARSLAN'ın cüzdanında resmini gördüğünü, Alparslan ARSLAN'ın yakalandığında üzerinden çıktığı söylenen Ulusal Haber Kimlik Kartı ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini sorduğunu Teoman EKŞİOĞLU'nun kendisine oğlu Alparslan ARSLAN'ın dört beş aydır Ulusal Haber ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile irtibatı olduğunu, demeğin genel başkanı Taner Ünal ile ve VKGB vasıtası ile Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN ile tanıştıklarını, hatta demeğin Adana,Mersin,İstanbul illerindeki toplantılarına birlikte gittiklerini söylediğini, bunun da kendi kafasında bir takım şüphelere neden olduğunu, oğlunun adı geçen demek ve şahısların baskı ve tehdidi ile böyle bir cinayet işleyebileceğine kanaat getirdiğini beyan etmiştir. Alparslan'ın yakalandığını TV'den öğrendiğini, hayatına normal bir şekilde devam ettiğini, 4-5 gün kadar sonra polislerin Bostancı'daki bara geldiklerini ve kendisini yakaladıklarım, daha sonra Ankara'ya getirdiklerini, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması ve diğer olaylarla ilgili ifadesinin alındığını, sonra mahkemeye çıktığını ve tutuklandığını, tutuklandıktan sonra şuanda bulunduğu cezaevine teslim edildiğini, yaklaşık iki yıldan beri burada tutuklu bulunduğunu, on yıl ceza aldığını, tutuklandıktan yaklaşık altı ay kadar sonra hesabına 300 YTL para yatmış olduğunu, parayı kimin yatırdığını dair fişe baktığında parayı yatıranın Alparslan ARSLAN'ın babası İdris ARSLAN olduğunu anladığını, daha sonraki süreçte bugüne kadar İdris ARSLAN'ın 4 ya da 5 defa para yatırdığını, her defasında 250-300 YTL arasında para yatırdığını, mahkemeye gidip gelirken aynı suçtan tutuklu bulunduğu diğer arkadaşlarıyla konuştuğunda İdris ARSLAN'ın bütün arkadaşlara aynı şekilde paralar yatırdığını öğrendiğim, İdris ARSLAN'ın neden para yatırdığını bilmediğini, bunu kimseye sorma imkanı da olmadığını, kendisine yatırılan bu paralan harcadığım, bunların dışında ailesinden başka para yatıran kimsenin olmadığını, Cumhuriyet Gazetesine üçüncü bombayı Alparslan ARSLAN'ın attığını, Alparslan bombayı attıktan sonra hep birlikte Coco Star barda buluştuklarım, burada otururken Alparslan'ın değişik bir uyuşturucu kullandığını, bu uyuşturucunun bilinen tüm uyuşturuculardan çok farklı ve çok etkili olduğunu, burundan alındığını, kokainden ya da diğer uyuşturuculardan çok fazla etkili olduğunu söylediğini, diğer uyuşturucuların kendisinin kullandığı uyuşturucunun yanında hiçbir şey olmadığını söylediğini, fakat bu uyuşturucunun isminin ne olduğunu ve nereden bulduğunu söylemediğini beyan etmiştir. Mehmet DEMİRTAŞ ile odada baş başa görüştüklerini gördüğünü, istasyon çalışanlarının Oktay YILDIRIM'ı komutan olarak tanıdıklarını,bu gaz istasyonunun 2 yıl önce ruhsatsız olduğu için yıkıldığını, gaz istasyonunun faal olduğu dönemde Mehmet DEMİRTAŞ'ın bombaların ele geçtiği evde ikamet ettiğini, manav dükkanı kapanınca kendisinin Trabzon'a gittiğini, bombaları gördükten sonra vicdan azabı duymaya başladığını ancak oğlunun başına bir iş gelir düşüncesi ile ilk etapta şikayetçi olamadığını, oğlu Ali YİĞİT'in maddi durumunun iyi olmadığını,zorla geçindiğini, parasız olduğu için kendisinin kandırılıp bir olayda kullanılarak başına daha büyük bir iş açılabileceği düşüncesi ile şikayetçi olmaya karar verdiğini,Trabzon'da ikamet ettiği yerin Jandarma mıntıkasında olmasından dolayı kendi ev telefonundan 156'yı arayarak olayı ihbar ettiğini ve adresi ayrıntılı olarak verdiğini, daha sonra ise oğlunun ve bombaların yakalandığını duyduğunu, ihbarı kendisinin yaptığını, ilk başta ihbar etmemesinin oğlunun bombaların ele geçtiği evde oturmasından dolayı başına bir iş gelir korkusundan kaynaklandığını beyan etmiştir. Dün yazı hazırladım gene hazırlıyorum, AKP ile artık daha şiddetli mücadele edicez yani" dediği, Ali'nin "Biz İstanbul'dayız" "Çok kalabalığız burada, EKİP var" dediği, X Şahsın "Nasıl şey yapıyorlar mı yani yine devlet üstüne gidiyor mu" dediği, Ali'nin "Hiç üstüne gitmiyor.Oğlu Ali YİĞİT başka bir işte çalıştığından dolayı ona ait manav dükkanı ile kendisinin ilgilendiğini, 3-4 ay önce manav tezgahı için gerekli olan tahtayı aramak için evin çatısına çıktığında sandığı gördüğünü, açıp baktığında içerisindeki bombalan görerek korktuğunu, oğlu Ali YİĞİT e bu casibom giriş adresi konuyu sorduğunu, onun da kendisine "Bombalar dayımın komutanınındır, fazla karıştırma" dediğini, Ali YİĞİT'in sözünü ettiği komutanın ismini bilmediğini, ancak basında çıkınca Oktay YILDIRIM olduğunu öğrendiğini, büyük oğlunun Mehmet DEMİRTAŞ'a ait gaz istasyonunda çalıştığını, boş zamanlarında Mehmet DEMIRTAŞ'a ait gaz istasyonunda durduğunu, Oktay YILDIRIM'ın daha önceden Mehmet DEMİRTAŞ'a ait gaz istasyonuna sık sık geldiğini bildiğini, kendisinin 3 sefer Oktay YILDIRIM'ın gaz istasyonuna gelerek. Arkadaşı Alparslan ARSLAN'ın ismini bilmediği bir kişi ile gelerek kendisini Ataşehir'de Migros'a yaklaşık 500 metre mesafede bulunan dubleks villalardan oluşan bir site içersindeki villaya götürdüğünü, orada Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, Oktay YILDIRIM, kendisini arabayla alan şahıs ve tanımadığı 10-15 şahsın olduğunu,bu evde Alparslan ARSLAN'm bekar olan arkadaşlarının kaldığını, burada Muzaffer TEKİN'in yanında koruması olarak gezen kişiye diğer odadan 3 adet el bombası getirmesini söylediğini, bu kişinin de talimat üzerine diğer odadan 3 adet el bombası getirip masaya koyduğunu, Muzaffer TEKİN'in kendisine "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana 500.000 (beşyüz bin) dolar para vereceğiz. Senin attırdığın kişilere ne kadar verirsen ona karışmayız." Dediğini, kendisinin de (2) iki adet el bombasını alıp cebine koyduğunu, bir (1) tanesini de Alparslan'ın alarak çantasına koyduğunu beyan etmiştir.
Genelkurmaydan araştırma yaptık, tek Kuvayi Milliye orada Kadıköydeki Kuvayi Milliye dedi, dün Genelkurmayın basın açıklamasında" "Bizi işaret ediyor yani Genelkurmay" dediği, X şahsın "Türkiye'de genel durum nasıl şu anda" diye sorduğu, Ali'nin "Şuan kötü, berbat. Ü. SAYIN'm da "Yargıyı ele geçirdiler YÖK'ü ele geçirdiler" "Üniversiteler ele geçti bizi Üniversitelerde barındırmayacaklar", "Pakistan'dan beter olacak Türkiye" dediği, bir süre aynı konu üzerinde konuştuktan sonra Ü.SAYIN'm "E şimdi şu var Dolmabahçe'de ne oldu", "Ondan sonra neler oldu, daha sonra niye hiç ses çıkartılmadı, ee hani özü ve sözü lafları, hani elektronik muhtıra, bir kurumda tutarlılık aranır yani" dediği, bir süre değişik konularla ilgili konuştukları, görüşmenin devamında Ü. Bir süre konuştuktan sona Ümit SAYIN'm "Tabi. Yani buna artık ses çıkanlmamasmı anlamak mümkün değil. "Yani TSK tamamen acz içinde" "Ya hiç bi hiç bi eylem yok, hiçbi şey yok" "Aslında 60'ta da böyle olmuş hocam" dediği, K.ALEMDAROGLU'nun "Evet. Gazete hala Kara Mehmet'in mi" diye sorduğu, Güler KÖMÜRCÜ'nün onaylaması ve kötü bir şey olacağını zannetmediğini belirtmesi üzerine A. S. S.'m "Kötü bir şey olsa ne olacak ya hayatım Allah Allah topu topu ağzına vururum yumruğu çeker giderim artık polis değilim. Fakat bu iktidar sermayeyi Dincileştirmek, İslamlaştırmak için alıp yürüyoryani" dediği, MEHMET' in "Hayır yani bu herifleri berheva etmek lazım, Ama artık İÇ SAVAŞTAN başka bi şeyde temizlemiyicek bu işi öyle görünüyor yani" dediği, İ.SELÇUK' un "iç savaş olmaz da, YANİ BİR NOKTA DA EĞER ORTALIK KARIŞIRSA, HEM EKONOMİK HEM SİYASİ OLARAK, BELKİ ASKER GELİRSE BİR ŞEY OLABİLİR" dediği, MEHMET' in "Asker gelebilir mi?
Hayır bana kalsa ben çoktan bırakırım da biliyorsun" dediği, Hayrettin ERTEKİN'in "Bunu ne yaparız, bi ziyaret etsek mi" " Ümraniye'ye aldılar" dediği, X şahsında bir ara oraya geçeceğini, gittiğinde ziyaret edeceğini https://www.videodoormansafebuilding.com/2wdacy55cl söyleyerek "Geçecem ben .. YOKSA NE SİKERİM BEN TÜRKİYE'Yİ AMINA KOYIM HE? Aynen öyle bide Cumhurbaşkanı yarın DTP'nin Genel başkanını Çankaya köşküne davet ediyor." "Paşam ben İHTİLAL İSTİYORUM ben, yemin ediyorum. İHTİLAL YANİ BAŞKALDIRICAZ. Senle bi konuşmam lazım ONAYINI ALMAM LAZIM telefonla konuşamıyorum. Ertuğral YILMAZ'ı Avrupa'da PKK'yla mücadele eden, çatışan, kahraman bir vatan evladı olarak Muzaffer TEKİN'in tanıttığını, tahminen 2000 yılında Muzaffer TEKİN'in kendisine Ertuğrul'un Türkiye'ye geldiğini söylediğini ve şahısların kendisini Kolordu bahçesinde ziyaret ettiğini, şahıslarla oturup sohbet ettiklerini, burada Ertuğrul YILMAZ'ın kendisine Avrupa'da PKK'ya yönelik çalışmalardan bahsettiğini, hatta Avrupa'da PKK’lıların uyuşturucu ticaretini engelleyen kişi olarak tanıttığını, başka bir zamanda eşli olarak Muzaffer TEKIN’le birlikte Ertuğrul YILMAZ'ın oğlunun sünnet yemeğine bile gittiğini, daha sonra Ertuğrul YILMAZ'ın yurtdışına çıktığını, Harp Akademileri Almanya gezisine gitmeden önce https://www.sitotalpainting.com/24171884 Ertuğrul YILMAZ'ı cep telefonundan aradığını ve Berlin'de görüşmek istediğini söylediğini ancak şahıs kendisine Almanya dışında olduğunu söylediğini, başkaca herhangi bir görüşmelerinin olmadığını, Ertuğrul YILMAZ öldürüldükten sonra Muzaffer TEKİN'in telefonla kendisine Ertuğrul YILMAZ'ın Almanya'da öldürüldüğünü söylediğini, vatansever bir Türk evladının şehit edildiğini düşündüğünden üzüldüğünü, Ertuğrul YILMAZ'ı PKK'yla savaşan bir vatan evladı olarak bildiği için şehit olduğunu düşündüğü için resmi elbiseyle Kadıköy Söğütlüçeşme'de cenaze törenine katıldığını, cenaze törenine gittiğinde Muzaffer TEKİN'in de orada olduğunu, hatta Düzce tarafındaki bir yerde Ertuğrul YILMAZ'ın köyüne Muzaffer TEKİN ve Ertuğrul YILMAZ'ın akrabalarıyla birlikte mevlüt merasimine gittiklerini, oradayken mevlüt merasimine Sedat PEKER'in kardeşi Atilla PEKER'in de katıldığını gördüğünü, burada Atilla PEKER’le tanıştığını beyan etmiştir.
Latest Sermon:
“Excelling in the Grace of Giving”
December 1, 2024
In-person Location
River City Middle School
6300 Hull Street Road
Richmond, Virginia 23224